Ebe Zeliha Erdoğan: Annenin içindeki doğum yapma gücünü açığa çıkarmak ebenin görevi
- Zuhal Eyuboglu
- 21 Şub 2021
- 9 dakikada okunur
Röportaj: Zuhal Eyüboğlu
Maalesef son 30-40 yılda tüm dünyada, medikalize hale gelen doğumların fizyolojisi de alt üst oldu. Ebelerin ikinci plana itilmesi, doğum gibi doğal ve içgüdüsel bir eylemin işleyişini bozan en önemli etkenlerden biri. Ama neyse ki son yıllarda ebelerin büyük oranda aktif rol aldığı doğumların sayısı artıyor.

Dünyanın her yerinde belli bir jenerasyondan öncesinin genellikle normal doğumla dünyaya geldiğini çok iyi biliyoruz. Üstelik bebeklerin hemen hepsi ev doğumları ile dünyaya gelirdi. İşte o doğumların güvenle yapılmasında başrolde ebeler vardı. Tarihin en eski mesleklerinden biridir ebelik. Onlar olmazsa doğumların ritmi bozulur. Zaten son 30-40 yıldır, ebeler ikinci plana itildiği için bozulmadı mı doğumlar? Onlar doğumda yeterince destekçi olmadıkları için artmadı mı sezaryenler? Ta ki kadınların doğalarına uygun şekilde doğum yapmaları gerektiğine ve bebeklerin doğal yoldan dünyaya gelme hakkı olduğuna inanan doğum ekol ve yaklaşımları çıkana kadar… Bu sayede son yıllarda, tıpkı eskiden olduğu gibi, ebelik mesleğini gururla ve hakkıyla yerine getiren ebelerin sayısı çoğaldı. Doğuma Hazırlık Eğitmeni Ebe Zeliha Erdoğan da bu harika ebelerden biri. Sevgili arkadaşım Zeliha ile geçmişten bugüne ebelik mesleğini konuştuk. Uzunmuş gibi görünen, ama bir çırpıda bitireceğiniz keyifli sohbetimizin doğumlarınıza ışık tutması dileklerimizle…
Sevgili Zeliha, mesleğine gönül vermiş bir ebe olarak, ebeliği biraz anlatabilir misin bize?
Ebelik, sağlık hizmetleri arasında geleneksel ve tarihi en eski, işlev yönünden de en önemli olan, dünyanın ilk holistik sağlık hizmet grubudur. Ebelik mesleğinin temelinde bakım her zaman ''kadın merkezli'' olmuştur. Ebelik her ne kadar doğuma yardım eden kişi olarak bilinse de, zaman ve ülkelere göre bakım alanını genişleterek gelişmiş ve değişim göstermiştir. Hamilelik, doğum ve doğum sonu dönemde kadının bakımını sağlayan, gerekli tavsiyelerde bulunan, kendi sorumluluğunda doğumu gerçekleştiren, yenidoğanın bakımını sağlayan ve kadın ile işbirliği içinde çalışan, güvenilir ve sorumluluk sahibi profesyonellerin icra ettiği bir meslektir. Yeni bir bebeğin dünyaya gelmesine eşlik etmek, doğum ağrısı olan bir anneye ağrı ile baş etmesinde destek sağlamak belki de yardıma (desteğe) en çok ihtiyacı olan zamanında yanında bulunmak annenin doğumunu ve bebeğini coşku ile karşılamasını sağlayacak ortamı yaratmak, yeni bir bireyin aileye ve topluma en sağlıklı ve saygılı bir şekilde katılmasını sağlamak ebelik mesleğinin olmazsa olmazlarındandır.
Hem dünyada hem de Türkiye’de ebelik aslında en sevilen ve en saygı duyulan mesleklerden biriydi. Ne oldu da ebelik mesleği eskisi gibi değerli kabul edilmedi?
Bir zamanlar, doğum yapan kadına hizmet eden ebeler çok itibar görürmüş. Toplumda el üzerinde tutulur, iyi kazanç sağlar ve iyi bir yaşam sürerlermiş. Normal doğumların çoğu evde ebeler eşliğinde gerçekleşir ve bu bir sosyal statü göstergesi sayılırmış. Ancak zaman içinde doğumların hastanelere taşınması, doğum yetkisinin tamamen uzman doktorlara verilmesi ve doğum destekçisi olarak ebelerin doğum sırasında desteğini birebir verememesi, yani birden fazla hamile ile aynı anda ilgilenmek zorunda kalması sebebiyle ne yazık ki günümüzde ebeler hala hak ettikleri değeri görememekteler... Üstelik tarihin en eski mesleklerinden birinin mensubu olmalarına rağmen…
Yine de son zamanlarda normal doğumun yeniden ön plana çıktığı ve desteklendiği bu dönemde ebeler ve ebelik mesleğine olan ilgi büyüyerek artıyor. Kadınların doğumlarına ve ebelerine sahip çıkması ile de çok geçmeden doğumdaki yerlerine ve hak ettikleri değere kavuşacaklardır diye umuyorum.
Sistem doğumlarının çoğunda ebelerin çok fazla bir yetkisi yok ise peki, ebeler görevlerini ne şekilde icra ediyor?
Şu anda ülkemizde ebeler sağlık sisteminde pasif durumda olmakla beraber yardımcı sağlık personeli olarak niteleniyor ve doktorun yardımcısı ve yönetiminde olan, hamile, lohusa ve yenidoğana bakım veren ve yardım eden kadınlar olarak görülüyor. Devlet hastanelerinin çok azında doğumlar ebe yönetiminde yapılıyor, geri kalanında ve özel hastanelerde ise doğumlar doktor yönetiminde gerçekleşiyor. Yine aynı şekilde aile hekimliği sisteminde az riskli hamilelerin izlemi doktor kontrolünde yapılıyor. Durum böyle olunca hamileler hasta statüsüne geçmiş ve bu da bize sezaryen oranlarımızın yükselmesi olarak yansımıştır.
Ebelik mesleğinin eski değerine kavuşabilmesi için neler yapılıyor?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UNICEF, Ana-Çocuk Sağlığı ve Temel Sağlık Hizmetlerinin başarı ile yürütülmesinde özellikle ebelik mesleğinin güçlendirilmesi üzerinde önemle ve ısrarla durmaktadır. Öncelikle ebeler kendi akademik eğitimleri dışında başka alanlarda çalıştırılmamalı, doğum alanında çalışan ebe sayısı arttırılmalıdır.
Ebelerin özlük hakları iyileştirilmeli, görev yetki ve sorumluluk alanları genişletilmeli, ebeler düşük riskli hamilelerin izleminde ve doğumunda bağımsız rol alabilmeli, kendi otonomilerini kullanmalıdırlar. Bu şekilde kadınlar doğumda hak ettikleri desteği görecekler, daha saygılı doğum ortamlarına kavuşacak ve buna bağlı olarak normal doğum oranlarımız artacak sezaryen oranlarımız azalacaktır.
Ebeler ile ilgili neleri bilmeliyiz?
Ebelik, bilim ve sanatın birleştiği, ruh ve etik değerler üzerine temellenmiş bir sağlık disiplinidir. En önemli özelliği görev alanının destekleyici, bakım verici ve koruyucu sağlık hizmetleri üzerine temellenmesidir. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinde; hamilelik öncesi dönemde hamileliğe hazırlık eğitimi ile çiftlerin anne babalığa hazırlanmasını, doğuma hazırlık programlarının hazırlanmasını ve yürütülmesini sağlar. Ayrıca normal hamile izlemini yapar, riskli durumları tespit eder ve gerekli önlemleri alarak sevk eder.
Az riskli hamilelerin doğumuna yardımcı olur. Yardımcı olma kısmını şöyle açmak istiyorum: Ebe doğumu yaptırmaz, çünkü doğumu anne ve bebek yapar. Ebe sadece yardıma gereksinim olduğu durumda medikal veya ilaç dışı tekniklerle yardımcı olur. Bunların yanı sıra ebeler doğum sürecini yönetir, doğum sırasında anne ve bebeğin sağlığını izler, acil durumlarda tedbir alır. Doğum sonrası dönemde yenidoğanın ilk bakım ve muayenesini yapar. Gerektiğinde resütasyonu gerçekleştirir. 0-6 yaş çocuk izlemini yapar, hamilelik, doğum, yenidoğan bakımı, aile planlaması konularında eğitim ve danışmanlık hizmetleri verir.
Ebe sayısının ülkemizde yetersiz olduğu söyleniyor. Bu durum dünyada nasıl?
Bu aslında doğru bilinen yanlışlardan biri! Türkiye'nin 57 bin gibi dünya standartlarının çok üzerinde bir ebe sayısı var. Yetersiz olarak bilinmesi ve değerlendirilmesi, 57 bin ebeden sadece 2000 gibi bir rakamının doğum ile ilgili kliniklerde çalışmasından kaynaklanıyor. Birçok ebe, hemşire olarak farklı kliniklerde ya da aile sağlığı merkezlerinde aile sağlığı elemanı olarak çalıştırılıyor. Tabii bu da ister istemez doğumlara yansıyor. Bir ebe birden çok doğum yapan anne ile ilgilenmek zorunda kalınca doğum ortamlarında optimum şartlar sağlanamıyor. Kadınlar doğumda kesintisiz birebir destek alamıyor. Dünyada da durum çok farklı değil aslında. Hemen hemen bütün ülkelerde ebe sayısı yetersiz. Fakat bizde ebe sayısı yeterli, doğum alanında çalışan ebe sayısı ise yetersiz! E doğurganlık hızımız diğer ülkelere göre daha fazla olduğu için de bu biraz daha göze çarpıyor.
Son yıllarda popüler olan kavramlardan biri de, "doula" kavramı. Popüler olmaya başlasa da doula'lık hakkında kafalar biraz karışık. Bu kavramından bahsedebilir misin?
Doula, doğum öncesi, doğum anı ve sonrasında doğuran kadınlara ve ailelerine fiziksel, duygusal ve bilgilendirici destek verecek şekilde tıbbi olmayan eğitim almış kişidir. Doula’lar tıbbi eğitim almadıkları için bebeğin kalp atışlarını kontrol edemez, muayene yapamaz ve ilaç veremezler, ebeler bunların hepsini yapabilir. Doula’lar ebelerin aynı anda ilgilenmek zorunda olduğu doğum sayısı fazla olduğunda bir anneye yeterli zaman ayırıp kesintisiz destek veremeyecek durumda ise onun veremediği fiziksel, duygusal ve tıbbi olmayan bilgilendirici desteği vermek için orada bulunurlar.
Senin gibi doula'lık eğitimi almış ebelerin sayısı her geçen gün artıyor. Peki, ebelik okulundaki eğitim yeterli değil mi ki, neden doula'lık eğitimi aldın? Bunu da biraz açıklayabilir misin?
Aslında bu doula ebe kavramı ayırt edici olmak adına ortaya çıktı daha çok. Yoksa yurt dışında böyle bir kavram yok. Ama orda bütün ebeler hem “medikal” hem de “geleneksel” ebelik özelliklerine sahip. Bizde durum böyle değil.
Ülkemizde ebelik eğitimi temel ebelik eğitimi seviyesinde en iyi şekilde ve biraz daha doğumda oluşabilecek komplikasyonlara yönelik veriliyor. Fakat tamamlayıcı tıp ve ilaç dışı rahatlatıcı teknikler ve geleneksel ebelik yöntemleri açısından zayıf kalıyor. Yeni yeni bazı üniversitelerde lisans dersleri olarak veriliyor. Yüksek lisans tez çalışmaları da yapılıyor, fakat bunlar henüz yeterli sayıda değil. O yüzden aldığımız eğitimler ve workshop’lar ile mesleğimizi geliştirmemiz ve zenginleştirmemiz gerekiyor.
Bizler sadece lisans eğitimi alan ebeler ile aramızdaki farkı en kolay bu şekilde anlatabildik. Burada belki kolaya kaçmış olabiliriz. Belki ısrarla ve ısrarla sadece ebe olarak hamileye bütünsel bir yaklaşımda bulunduğumuzu anlatmamız gerekiyordu. Ama bizler de biraz yolda öğrendik. Yine de mesleki açıdan kaybettiğimiz bir şey olduğunu düşünmüyorum. Şu an “ebe” deyince geleneksel ebeliğe daha yakın ebeler olduğu biliniyor ve hamileler bunu sorguluyor. Bir şekilde bu ebelere ulaşıyorlar.
Ebelerin illa ki doula’lık eğitimi almaları gerekmiyor. Artık üniversitelerde ve yapılan kongrelerde düzenlenen workshop’lar var. Onlara da katılıp kendilerini geliştirebilirler. Önemli olan tek bir amaca hizmet ettiğimizin farkında olarak doğumun bir felsefe olduğunu anlamak, anne ve bebeği merkeze alarak onların tercihlerine saygı göstererek, en travmasız hali ile doğumu gerçekleştirmelerini sağlamak olmalıdır.
Ama gel gelelim bir doula’lık eğitimi de aldık; işte o zaman hem ebe hem doula’yız bunu da inkar edemeyiz. Fakat tabii ki ebelik lisans düzeyinde verilen bir eğitimle edinilen çok özel ve çok güzel bir meslek. En önemlisi bir meslek ve tarihin en önemli mesleklerinden biri... Önüne, yanına, arkasına hangi unvanı getirirsek getirelim asla ebeliğe gölge düşürmez, aksine zenginleştirir ve aslında mesleğimize nasıl sahip çıktığımızı gösterir.
"Doula ebe"lerin özellikleri neler?
Hamileye doğum öncesi dönemde doğuma hazırlanması için ulusararası standartlarda (Lamaze, Hipnobirthing, Active Birth vb) olan eğitimleri ve gerekli desteği verir.
Anneyi ve bebeği merkeze alarak doğum şekli ne olura osun yargılamadan ve eleştirmeden tam ve kesintisiz destek sağlar.
Hamilenin ihtiyacına ve doğumun seyrine göre medikal tedaviler yanında, tamamlayıcı tıp, ilaç dışı rahatlatıcı teknikler ve geleneksel yöntemler uygular.
Bedenin kendi işlevini yerine getireceği güzel bir ortam hazırlar, mahremiyete özen gösterir ve oksitosin hormonunun en üst seviyede salınmasını sağlar.
Hamilenin ağrı ile baş etmesine yardımcı olur.
Anne adayının doğumda aktif olmasını sağlayarak kendine en uygun pozisyonu bulmasına yardımcı olur.
Bazen sadece beline sıcak bir dokunuşla bazen sadece elini tutarak belki de en önemlisi her kadının geçtiği ve yapamayacağım hissine kapıldığı esiklerde ona yapabileceğini hatırlatmak için orada bulunur.
Anne ve bebeğin yolculuğuna eşlik eder, ilk buluşmaya ve ilk AŞK’a şahitlik eder.
Sadece doğum anı ile kalmaz, doğum sonrası dönemde de anne ve bebeğin ihtiyaçlarına göre bakım sağlar.
Dur durak bilmez, sürekli eğitim alır, yurt içi ve yurt dışı kongreleri takip eder ve mümkün olduğunca katılır.
Herkes "doula ebe"lere ulaşabiliyor mu? Bu ebeleri tercih ederken dikkate alınması gereken noktalar var mı?
Evet, isteyen herkes mesleki açıdan kendini geliştirmiş ve zenginleştirmiş geleneksel ebeliğe daha yakın profesyonel ebelere kolaylıkla ulaşabilir. Aldığı eğitimler, katıldığı workshop’lar ile mesleki ve kişisel gelişim yönünden kendini geliştirmiş özel çalışan, özel hastanelerde çalışan, devlet hastanelerinde çalışan birçok ebe var. Gün geçtikçe de sayımız hızla artıyor. Burada sadece annelerin değil, meslektaşlarımın da dikkat etmesi gereken noktalar var bu hususta. Annelerin çalıştıkları kişilerin aldıkları eğitimi nerden ve nasıl aldıklarını, kendilerine ve doğuma nasıl yaklaştıklarını mutlaka sorgulamaları gerekiyor. Meslektaşlarımın da bir eğitime veya workshop’a katılırken eğitim alacakları uzmanların yeterliliklerini ve eğitimi uluslararası standartlara uygun olarak verip vermediklerini mutlaka sorgulamaları ve değerlendirmeleri çok önemli.
Yurt dışındaki kongreleri takip eden bir ebe olarak sence doğum kavramına bakış dünyada değişti mi?
Açıkçası ebelerin daha yetkili ve bilgi donanımının daha iyi olduğu özellikle kuzey Avrupa ülkelerinde doğumun fizyolojisine uygun olması ile ilgili pek bir sorun yok. Ebelerin doğumlardan uzaklaştırıldığı tüm dünya ülkelerinde ve doğumun medikalize edilmiş olması sebebiyle doğum süreci değişikliğe uğrayarak doğum algısı tümüyle değişmeye başlamıştır. Son yüzyıla gelindiğinde sezaryen oranlarının tüm dünyada hızla artış göstermesiyle bakışlar tekrar doğumun fizyolojisine ve bu değişime neden olan faktörlere yönelmiştir.
Dünyada doğumla ilgili tüm arayışların sonucunda doğuma, “holistik yaklaşım” yani başka bir deyişle “bütüncül yaklaşım”ın doğumun fizyolojik takibinde en önemli faktör olduğu anlaşılmıştır. Yani doğumların medikal, fizyolojik ve psikolojik taraflarıyla bir bütün olarak takibi çok önemli!
Sence ideal ve sağlıklı bir doğum nasıl olmalı?
Doğum kendiliğinden olan doğal bir olaydır ve kadının görevidir. Doğum yapma gücü içindedir ve nesilden nesle genetik olarak aktarılmıştır. Anne ve bebek doğum için programlanmıştır ve içgüdüsel olarak doğumda ne yapmaları gerektiğini bilirler. Doğuma hazırlık eğitimlerinde de yaptığımız anneyi bilgi ile yüklemekten daha çok bu bilgiyi keşfetmeleri için onları teşvik etmek, doğurabileceğine olan inancını arttırmasını sağlayarak içindeki gücü ortaya çıkarabilmesi için onu desteklemektir.
Kendiliğinden başlayan doğal bir doğumda beden ve bebek ne yapacaklarını bildikleri mükemmel bir çalışma içindedirler. İdeal olan, bedenin bu mükemmel çalışmasını destekleyecek bir ortam yaratılarak anne ve bebeğinin fiziksel ve duygusal olarak desteklenmeleridir. Bu sayede anne adayı ve bebek gerekmedikçe hiçbir ilaç ve müdahaleye maruz kalmayacak, doğumun kontrolü doğal olarak salgılanan hormonlara geçecektir. Doğum yapmak bir sevgi eylemidir ve her doğum anneye ve bebeğine özgüdür. Ama yine de hepimiz aynı kadınsal fizyolojiyi ve doğum hormonlarımızın aynı özel orkestrasyonunu paylaşırız. Bu mükemmel hormonal düzenleme, en elverişli bir şekilde, güvenliği hem anne hem de bebek için arttırarak doğuma karışılmadığında açığa çıkar. Doğumda da biz ebelere düşen görev; anne ve bebeğine güvenmek, annelerin içlerindeki doğum yapma gücünü açığa çıkaracak, doğum hormonlarının maksimum seviyede salınmasını sağlayacak güven ve sevgi dolu doğum ortamlarını onlara istemeden sunmaktır.
Doğumda annelerin coşku kapasitesi, hem kişiye özel hem de evrenseldir. Bu, annenin doğum hakkı ve bedeninin isteğidir. Böyle bir doğumun gerçekleşebilmesi için annenin doğumdan maksimum memnuniyetle çıkması gerekir. İdeal, pozitif coşkulu bir doğum, bu sevgi ve güven ortamında gerçekleşir. Bu şekilde anne müdahaleye maruz kalmamış olur ve doğar doğmaz bebeğini göğsüne alabilir ve bebeği ile güçlü bir bağ kurabilir.
"Doğum anınız coşkulu bir senfoniye dönüşsün"
Zuhal"ciğim bu defa izninle ben de sana sormak istiyorum. İki doğumunu da ebe desteği ile yaptın. Sence ebenin bir annenin hayatındaki yeri nedir?
Zuhal Eyüboğlu: Çok iyi düşündün Zeliha’cığım, tabii ki seve seve cevaplarım. 20 yıllık anne bebek editörü ve her iki doğumunu da doğal doğum ekolü ile gerçekleştirmiş bir anne olarak tespitim, ebelerin doğumların orkestra şefi oldukları… Deneyimlerim bana şunu gösterdi: Birebir ebe desteği; doğumun gidişatına göre anne adayının sağlıklı olana pozitif bir şekilde yönlendirilmesi için çok ama çok önemli! Doğumlarımı anlatırken “coşkulu” kavramını çok kullanıyorum. Birçok kişi de şaşkınlıkla bana soruyor, “Doğumun coşkulusu mu olurmuş?” diye… Evet, gerçekten oluyor. Öncelikle doğum hakkında öğrenip araştıran, doğum odaklı bir doğuma hazırlık kursuna giden, bunun da üzerine doğum ekibi tarafından yeterince desteklenen her anne adayı; sağlıklı, travmasız, dikişsiz, pozitif ve bebeğiyle sevgi dolu “coşku”lu bir doğum yapabiliyor. Doğum anınız adeta coşkulu bir senfoniye dönüşebiliyor. Elbette sağlık açısından her şeyin yolunda gittiği doğumlar için geçerli bu! Doğum yapmayı arzu eden her anne adayı da, “doğumu öğrenerek” ve “hem doğurma hem de bebeğinin doğma hakkını talep ederek” rahatlıkla hayat boyu unutamayacağı doğumlar yapabilir.
Doğumlarımın ikisine de aynı ebe eşlik etmişti, onun doğum eylemi sırasındaki yönlendirmeleri olmasaydı kendimi yalnız, çaresiz ve korkak hissedebilirdim. Her iki doğumum da farklı ilerledi ve ebemin bu farklılıklarla uyumlu farklı yönlendirmeleri oldu. Doğumlarımda “O” elimi tuttu, gerektiğinde bana masaj yaptı, “Yapabilirsin” dedi, nefes alışlarımı yönlendirdi ve pozitif sözleriyle beni cesaretlendirdi. Her iki doğum sonrasında da bebeğimle kavuşma anımda onun yüzüne tatlı bir tebessüm asılmış, sessiz sedasız, bir o kadar da güçlü duruşunu ve sadece bakışarak “Oldu bu iş” der gibi gözlerimizi yavaşça kırpışımızı hiç unutmuyorum. İşte bence bu sebeple doğumları birebir ve pozitif yöneten ebelerin, annelerin kalbindeki yeri asla ama asla doldurulamaz. İyi ki varsınız!
Tüm ebeler adına ortak bir mesaj vermek ister miydin?
Artık doğumun anne ve bebeğin işi olduğunu biliyoruz. Ama aynı zamanda kadının hayatta en çok desteğe ihtiyacı olan anlardan birinin doğum anı olduğunu da biliyoruz. Tüm ebeler adına mesajım şu: “Doğumlar, her hamile ile bir ebenin ilgileneceği ve kesintisiz birebir destek sağlayacağı şekilde olmalı. Ebesiz doğum olmaz!
Comments