top of page
  • Instagram
  • Twitter
  • Pinterest
  • Facebook Sosyal Simge
  • YouTube

Hamilelik ve doğum hakkında en sık yaşanan 13 kaygı

Güncelleme tarihi: 2 Mar 2021

Begüm Kodalak Bilik / Hamile ve Doğum Psikoloğu


Hamilelikte çeşitli duygu dalgalanmaları yaşamanız çok doğal. Dolayısıyla en az fiziksel muayenelerinize olduğu kadar zihinsel durumunuza da önem vermeniz gerekiyor. İşte anne adaylarının en sık yaşadığı duygu durumlarına karşı önerilerimiz...


1. İyi bir anne olabilecek miyim ve çocuğuma iyi bir gelecek sağlayabilecek miyim?

Kaygı duygusu annelerin hamilelik döneminin başından bebekleri büyüyene kadar yaşadıkları en yoğun duygulardan biridir. Hamilelik sürecinde çoğu anne adayı; bu tür korku ve kaygılar yaşayabiliyor. Anne adaylarını bu süreçte en çok rahatlatacak olan şey ise, hamilelik, doğum ve doğum sonrası ile ilgili bilgi sahibi olması ve onları nelerin beklediğini bilmeleridir. Bunun yanı sıra anne adaylarının doğum sonrası dönem (lohusalık) için de iyi bir şekilde organize olması çok önemli. Annenin yanında kimin, ne kadar süre kalacağı ve yardımcı olacağı mutlaka önceden organize edilmelidir. Lohusalık, yeni annelerin en çok yardıma ihtiyacı olduğu dönemdir. Bu dönemde yeni annenin de bebeğinden sorumlu olduğu kadar, anneye yardımcı olacak kişinin de annenin bakımından sorumlu olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca tecrübeli anneler ile sohbet etmenin de anne adaylarını olumlu yönde etkilediği ve kaygılarını azalttığı görülür. Fakat kaygı ve korkular giderek çoğalıyor ve anne bu duygular ile başa çıkamıyor ise mutlaka bir uzman desteğine başvurulmalıdır.


2. Çok duygusalım ve en basit bir şeyde bile hemen ağlamaya başlıyorum.

Hamilelik döneminde vücutta büyük bir fizyolojik değişim olur. Aynı zamanda psikolojik değişimler de görülür. Anne adaylarının ani duygusal dalgalanmalar yaşamasında, bu süreçte görülen hormonel değişimlerin etkisi olduğu düşünülür. Hamilelik, doğum ve doğum sonrası yaşanacakların getirmiş olduğu duygusal karmaşıklık da bazen anne adaylarında bu tarz ağlamalara neden olabilir. Hamilelik döneminde duygusal dalgalanmaların olması normal kabul edilir. Fakat eğer anne adayının hayatına devam etmesini engelleyecek şekilde ağlamalar artar ise mutlaka bir uzmandan yardım alınması gerekir.


 
 

3. Ağlamam bebeğime zarar verir mi?

Eğer anne adayında sürekli ağlama olmuyorsa tabii ki bu durum bebeğine zarar vermez, tam tersine anne adayı ağladığında rahatlıyorsa bebeği de rahatlayacaktır. Ancak anne sürekli ağlıyor, bu durum günlük hayatına devam etmesini engelliyor ve bu duruma iştahsızlık, yemek yememe, sürekli üzüntü ve aşırı stres gibi belirtiler de ekleniyorsa bebek de bu duygu durumundan duygusal olarak olumsuz bir şekilde etkilenebilir. Anne adayının günlük yaşadığı stresli durumlar bebeği çok fazla etkilemez. Ancak aşırı stres ve üzüntünün, anne karnındaki bebekleri olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz.


4. Sanki bebeğimi sağlıklı besleyemiyormuşum gibi bir psikoloji içindeyim…

Her anne, annelikle ilgili yetersizlik duygusu ile bu dönemde tanışmaya başlar. Özellikle ilk bebeğine hamile olan anne adaylarında bu duygu daha çok görülür. Zamanla anne adayının yaşadığı bu duygu, yakınlarından ve eşinden aldığı destek ile azalır. Bebeğin doğumundan sonra ise yapabildiğini ve becerebildiğini gören anne, yetersizlik duygusunu yeterlilik duygusuna dönüştürebilir. Bu dönemde anne adayının çevresinden duyduğu mesajlar da çok önem arz eder. Eğer anne adayına sürekli kötü beslendiği ve yeterince sağlıklı beslenmediği gibi mesajlar verilirse bu cümleler annedeki yetersizlik duygusunu arttıracaktır. Bu tür baskılar bir yana, bu dönemde anne adayı beslenmesine dikkat etmelidir. Sağlıklı beslenmek, anne adayının rahat bir hamilelik geçirmesinin ve bebeğin de sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesini sağlar. Hamilelikte doğru beslenmek, anne adayının lohusalık dönemini de olumlu bir şekilde etkiler. Şayet anne adayı çok yoğun bir besleyememe duygusu yaşıyorsa, bunun altında farklı psikolojik sebepler yatıyor da olabilir. Böyle bir durumda bu süreçlerin hamilelik boyunca bir uzman ile çalışılıyor olması hamilelik, doğum ve doğum sürecini psikolojik olarak çok daha iyi geçirmeyi sağlayacaktır.


5. Karnımdaki bebeğimle konuşmak hiç içimden gelmiyor, açıkçası anlamsız buluyorum.

Bebeklerin 16. hafta itibari ile duyabildiğini biliyoruz ve hatta yaptığımız seanslarda anne rahmine düştüğü andan itibaren bebeklerin duyabildiklerini düşünüyoruz. Bebeğin ilk duyduğu ses annesinin kalbinin sesidir. Daha sonra da annesinin sesi ile tanışıyor. Bebek ona her şeyin yolunda gittiğini haber veren bu iki ses sayesinde dış dünya ile irtibat kurmaya başlıyor ve güven içinde olduğunu anlayabiliyor. 20. hafta itibari ile de bebeğinizin duyma yetisi iyice gelişiyor ve dış sesleri de algılamaya başlıyor. Bebeğinizle iletişiminizin anne karnında başladığını düşünürsek, evet hamilelik sürecinde bebekle konuşmak önemli, ama size çok anlamsız geliyor ise farklı yollarla, örneğin; ona şarkı söyleyerek veya karnınıza dokunarak da bebeğinizle iletişim kurabilirsiniz. Yapılan araştırmalara göre hamilelik döneminde gerekli ölçüde uyarılan ve dokunma duyularıyla iletişime geçilen bebeklerin; doğum sonrasında çevreleriyle daha ilgili olduğu, daha fazla bilgiyi hazmedebildiği ve bu bilgileri işleyebildiği görülür.


6. Doğum sonrası cinsel hayatın bozulacağı endişesi yaşadığımız için eşim ve ben normal doğumdan korkuyoruz.

Eşinizle hamile kalmadan önce olan ilişkinizde herhangi bir sıkıntı veya çatışma yaşamıyor iseniz, hamilelik ve doğum sonrasında da cinsel hayatınız bir süre sonra eski haline dönecektir. Normal doğum da olsa, sezaryenle doğum da olsa vücudunuzun toparlanmaya ihtiyacı olacaktır. Bu toparlanma dönemine de lohusalık dönemi denir. Bu nedenle doktorlar doğumdan hemen olmasa bile bir süre sonra cinsel ilişkiye girilmesini tavsiye ederler. Kadınların en çok da vajinalarının görüntüsünün bozulacağı kaygısı yaşarlar, ancak vajina kendini sürekli yenileyen ve canlı tutan bir doku olduğundan doğumdan sonra çok çabuk eski haline dönebilir. Bunun dışında lohusalık döneminde bazen annelerde cinsel isteksizlik görülebilir veya babalar da bazen bu konuda sorunlar yaşayabilir. Bunun en önemli sebebi, anne ve babanın yeni bir hayata adapte olmaya çalışmasıdır. Dolayısıyla bu dönemde eşlerin birbirine destek olması çok önemlidir. Kendilerini hazır hissettiklerinde cinsel ilişkiye girmeleri ve bu konuda acele etmemeleri en ideali olacaktır. Şayet cinsel ilişkiye girmekle ilgili sorunlar artarak devam ediyor ise anne ve baba uzman desteği almaktan çekinmemelidir.


7. İlk düşüklerimden dolayı bu bebeğimi de karnımda kaybetme korkum var.

Düşük, genellikle 20. haftasından önce hamileliğin kendiliğinden sonra ermesi olarak tanımlanır. Hamilelerin yüzde 10-25’inde görülür. Bazen bir sebep sonucu annenin bedeni hamileliği sonlandırırken bazen de ortada bir sebep yokken veya kaza gibi durumlarda düşük ortaya çıkabilir. Fizyolojik olarak bedeni etkilediği gibi psikolojik olarak da bedeni etkileyen bir durumdur. Hamileliğin ilerleyen döneminde yaşanması, anne ve baba adayını duygusal anlamda daha çok etkiler. Anne ve baba adayı, bu dönemi üzgün ve hüzün dolu geçirebilir. Bu gibi durumlar ile karşılaşan anne adaylarında bir daha çocuğunun olmayacağı düşüncesi, kaybetme korkusu, kendini suçlama gibi durumlar görülebilir. Bazı kadınlar bu dönemi daha rahat atlatırken bazıları ise daha fazla zorlanabilirler. Eğer aylarca süren bir üzüntü durumu söz konusu olursa mutlaka bir uzman desteği alınmalıdır. Düşük veya düşükler sonrasında yaşanan endişe ve üzüntüler annenin yoğun stres ve özgüven kaybı yaşamasına sebep olabilir. Ayrıca bir daha çocuğu olmayacağı veya tekrar karnında bebeğini kaybedeceği endişesi yaşamasına da neden olabilir. Bu durumun herkesin başına gelebileceği unutulmamalıdır. Ve önceki düşük hikayelerinin psikolojik olarak çalışılması gerekir. Anne ve baba adayının üzüntü ve endişelerden arınarak bir sonraki hamileliğe hazırlanmaları, bebek açısından da çok önemlidir. Çünkü artık biliyoruz ki bebekler, siz farkında olmasanız da sizinle ilgili tüm bilgiye sahiptirler.


8. Doğum korkusu yaşıyorum, doğum ile ilgili hiçbir şey duymak veya doğumla ilgili hiçbir plan yapmak istemiyorum…

Şayet anne adaylarının doğum ile ilgili korku ve kaygılar yaşıyorlarsa bu konuyu konuşmaktan genellikle kaçınırlar. Doğum korkusu yaşayan kadınların doğum anında zorlanma, aklını yitirme ve utanılacak bir şey yapma, doğumu gerçekleştirecek olan ekibe güven duymama gibi korkuları vardır. Bu da doğum hakkında yeterli ve doğru bilgiye sahip olmamalarından kaynaklanır. Korkunun panzehiri ise bilgidir. Öncelikle anne ve baba adayının hamilelik, doğum ve doğum sonrası ile ilgili doğuma hazırlık eğitimlerine katılmaları ve bu konuda bilgilenmeleri, onların korku ve kaygılarının azalmasını sağlayacaktır. Doğumun fizyolojisini öğrenen ve doğum dalgalarını nasıl karşılayacağını bilen bir anne kendine, bedenine ve bebeğine daha çok güvenir. Bu sayede doğumda öğrendiği tüm bu bilgileri, eşinin de desteği ile kullanabilir. Anne ve baba adayı öğrendikleri bilgiler doğrultusunda da doğum ile ilgili tercihlerini belirleyebileceklerdir. Tercihlerini belirleyen anne ve baba adayının, bu tercihlerini doktorları ile paylaşması çok önemlidir.


9. Doğuma hazırlık eğitimine gitmem şart mı? Eskiden böyle kurslar yoktu ve buna rağmen kadınlar çatır çatır doğum yapabiliyordu.

Evet, eskiden kurslar yoktu, fakat çevrenizdeki herkes sizi güzel ve rahat bir doğum yapacağınız ile ilgili desteklerdi. Buna doktorlar da dahildi. Fakat şimdiki zamanda ise en yakınınızdaki arkadaşlarınız bile sizleri korkutur hale geldi. Korku oldukça bulaşıcı bir duygudur. Bu duygu ile doğuma girmek ve hatta doğum ile ilgili konuşmak bile çok zor bir hale gelir. Oysa doğum daha önceleri de normal, doğal ve sağlıklıydı, şimdi de öyle. Her kadının içinde doğum yapma gücü vardır. Kadınların bedenleri ve bebekleri aslında ne yapacaklarını çok iyi bilirler. Tek yapmaları gereken şey ise içlerindeki bu güce ve doğal bir doğumun önemine inanmaktır. İşte bu inanç aşamasında doğuma hazırlık kursları devreye girer. Uluslararası doğum eğitmenliği eğitimi almış kişiler tarafından sunulan kurslarda mutlaka öncelikle doğum korkusu üzerine çalışılır. Korkular ile çalışmak için birçok teknik vardır. Negatif duygularınızdan arınmanız sağlanırken, bir yandan da beden kontrolü ve doğumda gevşemenin öğretildiği doğuma hazırlık eğitimlerinde nefes çalışmalarını da öğrenme fırsatı bulursunuz. Öğrendiğiniz nefesler sayesinde doğum anında bedeninize ve bebeğinize yönelebilirsiniz. Babalar için de kurs çok önemlidir. Baba adayları da kendine düşen görevleri, bu eğitimler sayesinde öğrenir. Doğuma hazırlık eğitimi sonunda, anne ve baba adayları bilinçli tercihler yapabilecek kadar doğumu öğrenirler.


10. Doğuma eşim girse ne değişecek?

Anne adaylarının doğumda en büyük korkularından biri, yalnız kalmak veya yalnız bırakılmaktır. Çünkü, doğum bir yolculuktur ve bu yolculuk esnasında anne adayları hem duygusal hem de fiziksel desteğe ihtiyaç duyarlar. Baba adayları hiçbir şey yapmasalar bile, eşlerinin doğumda yanında olup onu destekleyebilirler. Güzel ve motive edici sözler söyleyerek, bazense sadece öperek bile eşlerine destek olabilirler ve bu sayede de doğumun kahramanı olabilirler. Hele bir de doğuma hazırlık eğitimine katılmış bir baba ise, ufak dokunuşlar ile eşine masajlar yapabilir ve bu sayede eşinin gevşemesine yardımcı olabilir. Aksi takdirde doğum konusunda hiçbir bilgisi olmayan bir baba, size yardım edemeyeceği gibi yaşadığınız durumu anlamakta da zorlanabilir ve sizin epidural ilaç almanız veya doğumun hızlanması konusunda bir şeylerin yapılmasını isteyebilir. Doğuma hazırlık kursu sadece anne adayları için değil, baba adayları için de çok önemlidir. Bu sayede baba adayları doğum esnasında ne yapacaklarını bilir ve ona göre eşlerine destek olurlar. Doğuma giren birçok baba için; bebeğini doğduğu anda görebilmek ve hatta ten tene temas şeklinde ona dokunabilmek, anneye bu yolculuk sırasında eşlik edebilmek ve sürecin bir parçası olabilmek hayatları boyunca unutamayacakları bir deneyim olacaktır. Doğum gibi önemli bir süreçte birbirine destek olmak eşler arasındaki bağı güçlendirir. Babanın doğuma girmesi de baba-bebek bağının ilk andan itibaren kurulmasını sağlar. Böylece bebek de, doğduğu an hem annesi hem de babası ile karşılaşır ve hayata güvenle başlar.


11. Doğum tercihlerimi doktorumla konuşmaya çekiniyorum. Ya bana sinir olursa…

Hamilelik haberini aldığı andan itibaren ilk şeylerden biridir anne adayının doktor arayışı içine girmesi. Sağa sola sorulur, çevreden ve arkadaşlardan referanslı doktor aranır. Değişen hormonlar da dikkate alındığında bir anne adayının doktor seçimindeki en önem verdiği nokta; doktorun güler yüzlü, ilgili ve güven verici olmasıdır. Dikkate alınması gereken diğer bir konu ise anne adayının doktoru ile tüm doğum tercihlerini rahatlıkla konuşabilmesi gerektiğidir. Eğer anne adayı, doktoru ile bu konuları konuşmak konusunda zorlanıyor veya bu konuşmalar ile ilgili korku veya kaygı yaşıyor ise tercihlerini belirtmesi de zor olacaktır. Genellikle doktor ile olan ilişkiyi, ilk otorite olan anne ve baba ile kurulan ilişki belirler. Anne ve baba adayının kendi anne ve babası ile olan ilişkisinde herhangi bir tıkanıklık var ise bu duruma bakmak ve bu durumun doktorla olan ilişkiye nasıl yansıdığını görmek, bu anlamda birçok ipucu verecektir. Unutmayın ki anne ve baba adayının doktoruna güvenmeye ihtiyacı olduğu kadar doktorun da anne ve baba adayına güvenmeye ihtiyacı var. Nasıl güven duyulacağı kadar nasıl güven verileceği üzerine de yoğunlaşmak, doktor ile olan ilişkinin olumlu yönde farklılaşmasını sağlayacaktır.


12. Doğumda eşimle baş başa olup, doğum anına odaklanmak istiyorum. Bu tercihimi belirtince, ailem ve arkadaşlarımın bana küsmesinden endişeleniyorum.

Doğumun hem anne hem de bebek açısından rahatça ilerleyebilmesi için, annenin kendini rahat ve güvende hissetmeye ihtiyacı vardır. Bunun için de doğum esnasında ve sonrasında hem annenin hem de babanın en önemli ihtiyacı mahremiyettir. Doğaya baktığımızda memeli sınıfına giren kedilerin doğum yapmak için kuytu, karanlık ve kimsenin olmadığı yerleri tercih ettiklerini görüyoruz. Aynı şekilde doğum yapan bir kadının ihtiyacı da sessiz, sakin ve mümkün olduğu kadar az kişinin olduğu bir ortamdır. İşte bu doğal ihtiyacı karşılamak için de bazı anne ve baba adayları, doğum sürecinde doğuma ve bebeklerine odaklanmak için ailelerinin ve arkadaşlarının hastaneye gelmesini tercih etmeyebilirler. Çünkü hastanede aileleri ile ilgilenecek veya onlara bilgi verecek kimse olmayacaktır. Bu konuyu da aileleri ile önceden konuşup bu tercihlerine önceden hazırlamayı ve doğum sırasında onlara kimin haber vereceği konusunda ailelerini bilgilendirmeleri iyi olacaktır. Aileniz ve arkadaşlarınıza gerekli olan bilgiyi, nedeni ile birlikte önceden anlatırsanız onlar da size ve doğum tercihlerinize saygı göstereceklerdir.


13. Kendi dünyaya geliş ve doğum hikayemle ilgili annemin anlattıklarından dolayı, doğum bana çok ürkütücü geliyor.

Başkalarının anlattığı olumsuz doğum hikayeleri, aile büyüklerinden duyulan travmatik doğum öyküleri belki de seyredilen bağrış-çağırışlı bir doğum filmi… İşte tüm bunların sonucunda bilinçaltında doğum=korku olarak kodlanır. İşte bu duruma negatif hipnoz deniliyor. Toplumumuzda ise genellikle doğum ile ilgili negatif bir hipnoz hali vardır. Medyada çıkan haberler, dizilerdeki doğum sahneleri veya eş dostun anlattığı hikayeler maalesef genellikle olumsuzdur. Bu nedenle olumsuz hikayelere kulaklarınızı kapatmanızı ve hatta anlatan kişileri de “Lütfen bana olumsuz hikayeler anlatmayın!” diye uyarmanızı öneririm. Korkularınızı azaltmak için bir diğer yapabileceğiniz şey ise fiziksel, zihinsel ve psikolojik olarak doğuma hazırlanmak olmalıdır. Bu hazırlık sürecine eşinizi de dahil etmeyi unutmayın!

Comments


Ailelere kılavuzluk etme hedefiyle yola çıkan saglikliaile.com; hamilelik, doğum, doğum sonrası, bebek, çocuk, ergenlik, psikoloji, sağlık, eğitim, güzellik, bakım, beslenme, cinsellik, yaşam ve eğlence gibi ana konuların yer aldığı geniş içeriğini birbirinden değerli ve deneyimli uzmanlarıyla sizlere ulaştırıyor.

Kayıt olduğunuz için teşekkürler!

Copyright © 2022   Mailto: Sağlıklıaile.com.  Tüm Hakları saklıdır.

bottom of page
DMCA.com Protection Status